İran İstihbaratı’nın Türkiye’de gerçekleştirmeye çalıştığı “muhalif kaçırma” operasyonu Milli İstihbarat Teşkilatı’nın (MİT) radarına takılmış …
İran İstihbaratı’nın Türkiye’de gerçekleştirmeye çalıştığı “muhalif kaçırma“ operasyonu Milli İstihbarat Teşkilatı’nın (MİT) radarına takılmış, geçtiğimiz Şubat ayında By Sağlam Savunma Sanayi şirketi sahibi İhsan Sağlam ve açığa alınan savcı Davut Yılmaz’ın aralarında bulunduğu 16 şüpheli tutuklanmıştı.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu tarafından açılan davada sanıkların, “suç işlemek amacıyla örgüt kurma“, “suç örgütüne üye olma“, “devletin gizli kalması gereken bilgilerini siyasal veya askeri casusluk amacıyla temin etme“, “cebir tehdit ve hile kullanarak kişiyi hürriyetinden yoksun kılma” suçlarından cezalandırılmaları istendi.
Cezaları istendi
Davut Yılmaz için 23 yıldan 42 yıla kadar, İhsan Sağlam için de 24 yıldan 52 yıl 6 aya kadar hapis cezası talep edildi. Diğer 14 sanık için de değişik oranlarda hapis cezaları öngörüldü.
Yargılanmalarına başlandı
16 tutuklu sanığın yargılanmalarına İstanbul 23. Ağır Ceza Mahkemesinde başlandı. Mahkemedeki ilk duruşmada önce sanıkların kimlik tespitleri yapıldı. Ardından savunma ve sorgulara başlandı.
İlk savunmayı açığa alınan savcı Davut Yılmaz yaptı. Denizli, Yalova ve Zonguldak’ta adam kaçırma ve kaçırma teşebbüsü ile suçlandığını belirten Yılmaz, “İhsan Sağlam’a Denizli’ye giderken arabamı vermiştim. Keşke vermeseydim. Meğerse adam kaçırmaya girmişler.” dedi.
“Casus savcıymış. Ne casusu?”
Uzun süre terör ve örgütlü suçlar soruşturma savcılığı yaptığını belirten Yılmaz, “Ben suçlu, kriminal bir insan mıyım? O kadar örgütlü suçlar savcılığı yaptım. Bu kadar saçma bir iddianame görmedim. Ben böyle bir olay olduğuna da inanmıyorum. Örgüt yok. Üç kişinin ifadesiyle gözaltına alındım. 40 polisle evimi bastılar, didik didik aradılar. Casus savcıymış. Ne casusu? Boşu boşuna cezaevinde yatıyorum.” dedi.
“Korona unutkanlık yaptı”
Çok ağır koronavirüs geçirdiği için unutkanlık yaşadığını söyleyen Yılmaz, devletçi ve milliyetçi bir insan olduğunu, hiçbir İran devlet görevlisiyle alakası olmadığını iddia etti.
Yılmaz, “Hâlâ devletin savcısıyım. Açıkta da olsam devletten maaşımı alıyorum, ailem lojmanda oturuyor. Kaçma şüphem yok. Bu kumpas bir gün patlayacak. Kumpası yapanlar bir gün yargılanacak ve cezaevine girecek. Kumpasın yargı ayağı da var.” diyerek, tahliyesini talep etti.
Diğer sanıklar da suçlamaları kabul etmeyip tahliyelerini talep etti.
Duruşma Ekim ayına ertelendi
Mahkeme heyeti, sanıklardan Mehmet Emin Araci, Behnaz Ebrahimihajisarayi ve Tuba Eren’i adli kontrol şartıyla tahliye etti. Diğer sanıkların tutukluluk halinin devamına karar verildi. Duruşma Ekim ayına ertelendi.
Eski subaylar kaçırılmaya çalışıldı
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan iddianamede, casusluk şebekesinin İranlı eski Albay Mashali Firouze, eşi Arezou Saeidvand, oğulları Arian Aminmavaneh’i İran’a kaçırdığı, eski İran Deniz Kuvvetleri Subayı Mohammed Rezaei ve ekonomist Shahnam Golshani’yi ise kaçırılmaya çalıştığı anlatılıyor.
İddianameye göre, haklarında yakalama kararı olan ve İran’da oldukları değerlendirilen İran istihbaratı yöneticileri İran Askeri İstihbaratı Dış Operasyonlar Müdürü Seyed Mehdi Hosseini, İran İstihbaratı dış operasyonlar birimi sorumlusu Ali Ghahramanihajiabad ve Shahab Hosseini’nin talimatları doğrultusunda Morteza Soltan Sanjari isimli casusun Türkiye’ye giriş yaptığı tespit edildi. Sanjari, İranlı rejim muhaliflerinin kaçırılması için Türkiye’de faaliyet gösteren yerel partnerleri ve kriminal grupları bulmakla görevlendirildi.
Kod adı: Mikail-Angel
Morteza Soltan Sanjari, By Sağlam Savunma şirketinin sahibi örgüt lideri İhsan Sağlam’la Hüdaiverdi Çıtak isimli şahıs aracılığıyla tanıştı. Çıtak, İran istihbaratının para transferlerine yön veren isimdi. Sanjari, HSK tarafından açığa alınan savcı Davut Yılmaz’la, İhsan Sağlam aracılığıyla tanıştı. Sağlam, kendisini işadamı ve diplomat olarak tanıttı. “Mikail-Angel” kod ismini kullanan Sağlam, kardeşleri, kuzenleri ve sevgilisi Tuba Eren’den oluşan suç örgütünü yönetti.
Casusluk şebekesine çalışan savcı
İddianameye göre savcı Davut Yılmaz ise 2019-2022 yılları arasında 3 ayrı İranlı rejim muhalifinin kaçırılmasında ve kaçırılma girişiminde Sağlam’la işbirliği yaptı. Yılmaz’ın, kamu otoritesinin imkanlarından faydalanarak örgütlü bir yapı oluşturduğu, bu yapının içerisinde Metin Ergün, Mehmet İyigün isimli eski polis memurları ile hiyerarşik bağ kurdu.
AA’nın haberine göre iddianamede, Yılmaz’ın bu eylemlerini +18….73 numaralı yurt dışı internet hattını kullanarak gizlilik içerisinde yürüttüğü, kamu görevini kullanarak örgütün hareket alanını genişlettiği anlatıldı.
Belgeler İran İstihbaratı’na ulaştırıldı
İddiaya göre, savcı Yılmaz, örgütün önüne çıkan yasal ve bürokratik engellerin kolayca aşılmasını ve ortadan kaldırılmasını sağlıyordu. Kaçırılması planlanan ancak kaçırılamayan koruma altındaki eski İran Deniz Kuvvetleri Subayı Mohammed Rezaei’nin gizli bilgileri 30 Ağustos 2019’da Savcı Davut Yılmaz tarafından UYAP’a giriş yapılarak elde edildi ve İran istihbaratına ulaştırıldı.
Makamında ağırladı
Sabah Gazetesi’nin ulaştığı bilgilere göre Yılmaz, İran istihbaratıyla kurduğu güvene ve menfaate dayalı ilişki ile kendisine verilen operasyonel faaliyetleri organize etti. Kurduğu suç örgütünü yöneterek milli güvenliği ve kamu düzenini tehdit edecek nitelikteki gizli bilgileri casusluk amacıyla temin etti ve örgüte iletti. Yılmaz’ın, İranlı muhalifleri kaçırma amacıyla kendi adına kayıtlı lüks marka 34 EB.. ve 34 BT…. İle başlayan kiralık aracına Adalet Bakanlığı logolu ve çakar sistemi kurdurduğu saptandı. Yılmaz’ın, yöneticileri İran Askeri İstihbaratı Dış Operasyonlar Müdürü Seyed Mehdi Hosseini’yi adliyedeki makamında ağırladığına iddianamede dikkat çekildi.